ÖZGÜN VE ARAFTA: İDRİS KÜÇÜKÖMER'İN DÜŞÜNSEL PORTRESİ
- Arda Deniz Avcıoğlu

- 9 Kas
- 4 dakikada okunur
Türkiye’de düşünce hayatı, sağ veya sol fark etmeden genel olarak dogmatik temeller üzerine kurulu bir yapıdadır dersek sanırım yanlış olmaz. Ancak hiç kuşku yoktur ki bu dogmatik temellerin yanı sıra özgün düşünce üretme gayretinde bulunan düşünce insanlarımız da zamanında pek kıymeti bilinmese de kendini gösterme fırsatı bulmuştur. Aslında burada üzerine durulması gereken temel mesele özgün düşünce üretimidir. Özgün düşüncenin sınırlarının nasıl çizileceği ise aslında kendimiz, yani kendi gerçeklerimiz ile uyumluluğunda yatmaktadır. İdris küçükömer ise tam da bu noktada, gerek çelişkileri, gerekse özgün düşünce üretimi açısından kalıplara sığmayan bir düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır.

İdris küçükömer 1925 yılında Giresun’da doğdu. İlk ve ortaokulu Giresun’da liseyi ise yatılı olarak Trabzon’da okudu (Bilge, 2021: s.19). İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olan Küçükömer, aynı okulda akademisyenliğe başlasa da resmi ideoloji eleştirileri nedeni ile profesörlük ünvanını 10 sene geç aldı. Sosyalizme inanan bir iktisat hocası olarak 1960’ların başında dönemin klasik sosyalist anlayışı çerçevesinde fikir üretse de, bu yazıda değinileceği üzere aslında fikirlerini belli eden çerçevenin temelini dönüşüm kavramı oluşturacaktı. Sürekli sorgulayan ve düşünen bir yapıda olan küçükömer, şu sözler ile düşünce temellerini net bir şekilde yansıtır:
Ben kimim? Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Doğu toplumunda doğdum. Batı’dan etkilendim. Bir zamanlar ulaştığı politik güçle Batı’yı etkilemiş ve ondan etkilenmiş Osmanlı kültür mirası içinde doğdum. Ama düşünmeyi yasaklamış bir toplumda doğdum. Düşünmek kolay değildi. Ezber, dramaların içinde temizlemeye çalıştığım kavramlardan bazıları.. (Küçükömer, 2022, s, 23)
Türkiye tarihine bakışı, resmî tarih anlayışını ve büyük ölçüde o resmî tarihçilikten türemiş geleneksel sol kalıpları ters yüz eden bir düşünür olmuştur. ( Sayar, 2011: s.21) Fikri dönüşümünün bir nevi başlangıç durağı sayılan 1969 yılında çıkardığı “Düzenin Yabancılaşması” kitabı ile, yine aynı sol görüşün eleştirilerinin odağına yerleşmiştir

Cuntacılıktan “Düzenin Yabancılaşması”na: İdris Küçükömer’in 27 Mayıs Darbesi’ne Bakışı ve Zihniyet dönüşümü
İdris Küçükömer’in düşünce serüveni incelenirken, kuşkusuz 1960’ların ikinci yarısından itibaren bir dönüşüm yaşandığı söylenebilir. Bu dönüşüm kendi içinde bir tezatlık içerse de bu tezatlık bu dönüşümü değersiz kılmaz. Onun özgünlüğü de işte tam buradadır. 1960’lı yılların özellikle “sol” düşüncesi incelenirken, kemalizm ve sosyalizm kavramlarının henüz ayrışmadığını söylemekte yarar olacaktır. İdris Küçükömer’in yayımlanmış kitaplarından biri de Cuntacılıktan Sivil Topluma isimli kitaptır. Türkiye’de 1962 ve 1963 yılında Talat Aydemir’in başını çektiği darbe girişimlerine de bizzat destek veren Küçükömer’in, bu durum göz önüne alınacak olursa yaşadığı dönüşümü daha net anlamak mümkün olacaktır. (Kayalı, 2021b: s.168) 1960’ların başında oldukça popüler olan Yön dergisinde yazmaya başlayan Küçükömer, bu dergide yazdığı dönemi aslında diğer sosyalist düşünürler gibi daha yüzeysel dönem olarak niteleyebiliriz. Onun asıl dönüşümü, 1967 yılı ile birlikte yazmaya başlayacağı sosyalist kültür dergisi Ant ile birlikte olacaktır. Zaten daha sonra yazdığı “Düzenin Yabancılaşması” metni de bu dergideki yazılarından oluşacaktır.
Bu yüzdendir ki İdris Küçükömer, 27 Mayıs Darbesi ve DP hakkında düşünce serüveni göz önüne alınacak olursa tutarlı değildir. Bu oldukça normal sayılabilir. Sürekli sorguyalan ve dönüşen bir düşünce insanı için bu değişim adeta kaçınılmazdır. Onun özgünlüğü de burada yatar. Bu yüzden 1960’ların başındaki yaklaşımı ve Talat Aydemir ile olan ilişkisi dikkatle incelenmelidir. Yön dergisinde “Türkiye’de temel kararları kim alır” başlıklı ilk makalesinde Küçükömer:
Türkiye’de seçimlerde oy hakkı olan büyük kitleye, kendi meselelerinin sorusunu bulup sormak imkânı verilmemiştir. Geri kalmış bir memleket olarak Türkiye’nin muhtaç olduğu bünye değişikliği için mevcut parlamento neden karar alamaz, neden imtiyazlara her nevî tekkelere karşı olmaz; değil sosyalist, modern mânâ da radikal bir liberal tutum dahi ortadan beklenemez. (Küçükömer, 2021, s.16)
Küçükömer, Türkiye’de statükocular karşısında artık radikal bir cephenin oluştuğunu ve bunların toplumu ilerlettiğini söyler. (Bilge, 2012: s.47) Buradan da anlaşılacağı üzere Küçükömer, daha henüz bulunduğu ortamın sol kemalist söylemlerini ve ilericilik kavramlarını sorgulama aşamsına geçmemiştir. Onun Talat Aydemir’e olan inancı da, onu sosyalist bir düşünce yapısında görmesinden kaynaklanır. 27 Mayıs’ı da, kalkınma ve toplumun önünü açma açısından ilerici bir adım olarak görür ve anayasal reformlar ile demokratikleşmeyi sağlayacağına inanır. Dönemin bariz anlayışı gibi, 1961 anayasasının sosyalist bir düzene gidecek süreç için önemli olacağını düşünür. Ancak bu yanılgısı çok uzun sürmeyecektir.
Türkiye’de belli bir dönemde sol çevrede bariz bir şekilde 27 Mayıs eleştirileri yapılmıştı. Ancak bunu çok daha önce İdris Küçükömer, “Düzenin Yabancılaşması” kitabı ve önceki makalelerinde bariz şekilde 27 Mayıs’a dönük eleştirel bir tutum izlemiştir (Kayalı, 2021b: s.185). Onun bu yapıtında DP hükümetini “sol” tarafa, Milli Birlik Komitesini ise “sağ” tarafa koyması da bunun bir göstergesidir. Kaldı ki küçükömer kitabına, Batıcıların laikliği bir kurtuluş yolu olarak görmelerinin yanılgısını belirterek başlıyordu.(Akkurt, 2020 s.272) Ona göre 27 Mayıs Darbesi, Batıcı statükocu elitlerin kaybettiği imtiyazları tekrar geri alma mücadelesiydi. Bu yüzden de toplumun kendi iç dinamiklerinden kopuk ve askeri-sivil bürokratik yapının çıkarları doğrultusunda gerçekleşmişti. Bu bakımdan bir halk hareketi değildi ve halktan kopuktu. Düzenin Yabancılaşması kitabında da belirttiği şu cümlelerde:
Türkiye’de tarih boyunca halk kitleleri yenilik hareketlerini kuşkuyla izlemiştir. Çok defa görülmüştür ki, gelen yenilikler halkın kendisini savunmak için sarıldığı bazı şeyleri alıp götürmüştür. Bu sebeple “büyük halk kitleleri, doğru ya da yanlış gelen yenilikleri, kökü kendisi dışında kabul edip kuşkuyla karşılayacaktır”. (Küçükömer, 2021, s.143)
Bu dizelerde de belirttiği üzere Küçükömer, halk kitlelerinin taleplerini değerli görüyordu. Ve 27 Mayıs düzeni de bu talepler sonucu oluşmamıştı. Ona göre 27 Mayıs da “Düzenin Yabancılaşması”nın bir parçası olmuştu.






Yorumlar